Yıl 1983, sıcak bir Antalya Ağustos’u.
Kaleiçi Balıkpazarı’ndaki ahşap
evimizin kapısını çalan postacı, hayatımda yeni başlayacak bir döneminin ilk
habercisi ve şahidi olmuştu. Askerî Okul sınav süreçlerimin tüm aşamalarına, o
güne kadar bize ulaştırdığı zarflardan vakıf olan postacının meraklı ve şaşkın
bakışları altında heyecanla alelacele açtığım o zarfta iki ay önce girdiğim Askerî
Okul Sınavlarının tüm aşamalarını kazanmış olduğumu ve en geç bir ay içerisinde
sağlık raporu işlemlerini de tamamlayıp kesin kayıt yaptırmak üzere Çankırı
Astsubay Hazırlama Okuluna kesin kayıt için davet edildiğimi görünce sevinç
çığlıkları atarak evin içinde dört döndüğüm o günü halâ dün gibi hatırlıyorum. Eminim
benim o sevinç ve heyecanıma şahit olan o postacı da meslek hayatı boyunca bu
anı hiç unutmamıştır.
Kendini bildiği bileli asker olma
arzusuyla yanıp tutuşan, nerede bir askeri tören görse koşarak peşlerine takılan,
o yıllarda TV yayın kapanışında verilen askerî tören görüntüleri ve istiklâl
marşını ekranın karşısında ‘selam dur’ da dinleyen, her akşam yatarken ettiği
duâlarda tüm kalbiyle Allah’tan asker olmayı dileyen 14 yaşında bir çocuk
düşünün ki, askerliği sadece para için yapılacak bir meslek olarak göremeyecek
kadar, paradan ve maddiyattan habersiz… Askerlik O’nun için sadece bir sevda…
Hem de kara sevda…
Benim için geçilmesi neredeyse imkânsız,
uzun ve çetin bir sınav sürecini olağan üstü bir gayret ve kararlılıkla tüm
fiziki imkân(sızlık)larımı son raddesine kadar zorlayarak geçmeyi başarmış bir
çocuk olarak o gün bu sevinç ve coşkuyu gerçekten hakketmiştim. Zira o yıllarda
yaşadığım şehirde sayıları oldukça sınırlı olan Fen Liseleri ve Askerî Liseler
giriş sınavları için hazırlık kurslarına ve dershanelere yalnızca zengin
ailelerin çocukları gidebilirdi. Bu yüzden sadece okulda öğrendiğim
bilgilerimle girdiğim yazılı sınavı asil listeye girerek kazanmıştım. Boy, kilo
gibi fiziki yeterliliklerim ise askeri okullara girebilmek için gerekli
koşulların alt sınırındaydı. (1,51 cm Boy, 35 Kg.)
Belki de yeterli ve güçlü olan
tek yanım, başaracağıma olan inancım ve asker olabilme sevdamdı.
Bu inanç ve aşkla benim için aşılması
neredeyse imkânsız o zorlu ve çetin imtihan sürecini nasıl aştığımın hikayesine; Serencam'ıma başlıyoruz ... Bu bizim hikayemiz...
Devam edecek>>>>>>>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder