12 Eylül 2018 Çarşamba

Darbelerin Karanlık Yüzü...

Çocukluğum, gençliğim ve yetişkinliğim darbelerin gölgesinde geçti... Benliğimde bu darbelerin izini taşıdım hep...
12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 15 Temmuz 2016 ve ara dönemler, muhtıralar, istikrarsızlıklarla dolu bir yığın felaket...
Kimimizi sevdiklerinden, kimimizi işinden-aşından etti darbeler. Ömrümüzü çaldı... Umutlarımızı kararttı...

Lanetliyorum!...
Darbecileri, darbeciliği ve darbeden medet umanları... Kardeşi kardeşe kırdıranları... Halkın kanından, göz yaşından beslenen leş kargalarını...

Ve... Vesayet günlerinden kalma bir anıyla bir kez daha unutmadık diyorum... Unutmayacağız... Unutturmayacağız. Darbelerin ve darbecilerin kirli yüzünü yaşadığımız sürece hep deşifre edeceğiz.

İşte değerli meslektaşım ve kader yoldaşım Nurettin Yavuz ağabeyimin anılarından darbelerin karanlık yüzünü gösteren küçük bir anekdot...

Sizler de unutmayın...

***

" Yıl 1991...
Amasya'da beş yıllık Astsubayım.
Kasım ayında gelen emirle Bolu Komando Tugayı'nda İç güvenlik eğitimine katıldım.
Kursiyerler Türkiye'nin değişik birliklerinden Astsubay Çavuş rütbesinde Yarbay Rütbesine kadar çeşitli Rütbelerde Subay- Astsubaylar.
Eğitmenler Özel Harp Dairesinden hocalar. (Özel harp dairesi sonra Özel Kuvvetler komutanlığı oldu)
Biz kursiyerleri onbirerli tim yaptılar. Her time Özel harpçi bir Subay bir Astsubay verdiler.
Bizim tim Patlayıcı eğitimi yapıyordu.
Bir arkadaş Subay hoca nezaretinde C-4 patlayıcıyı fünye ve saniyeli fitil ile hazırlayıp patlatıyor biz geri kalanlar, diğer hocamız Abdurrahman Başçavuş etrafında toplanmış sohbet ediyor sıramızı bekliyorduk.
Sohbet esnasında Abdurrahman Başçavuş bana
-nerelisin? diye sordu.
Bende bu soruya genelde Elhamdülillah Kahraman Çorum'luyum diye cevap veririm.
Ona da aynı cevabı verdim.
"Çorum'luyum" deyince.
Bana;
- ...... yı tanıyor musun?
Ben Tanımıyorum ismini duydum.
- ...... yı tanıyor musun?
Uzaktan görmüşüm.
- ...... yı tanıyor musun?
-Tanıyorum ama sevmem.
Böyle birkaç isim daha sordu.
Ben tanımadığımı, gördüğümü söyledim.
Sorduğu isimler genelde Çorum'da bilinen solculardı.
Ben dedim ki;
-Komutanım sordukların kominist ben Sigorta da büyüdüm ben Ülkücüyüm.
Bu sefer Ülkücü isimler sormaya başladı.
Ben bazılarına "iyi tanırım", bazılarına "şahsen tanırım", bazılarına da "görmüşlüğüm vardır" diye cevap verdim.
Baktım ki Çorum'u neredeyse sokak sokak biliyor.
Meşhur ne kadar Kominist ve Ülkücü varsa tanıyor.
Kendisine "komutanım siz nasıl bu kadar Çorum'u iyi biliyorsunuz?" dedim.
Dedi ki,
-Ben Çorum Seferberlik Tetkik Kurulu'nda sekiz yıl çalıştım.
Ben dedim ki.
-Komutanım Çorum olaylarına sebep olan Çarşamba günü Milönü'nde kahvenin taranması, Cuma günü Alahaddin Cami'nin taranması. Bu iki olayda da ayni silahın kullanıldığı yıllar sonra ortaya çıktı. Bu konuda sizlerin bir katkısı oldu mu?
Sorum karşısın da afalladı.
Yüzü değişti.
Belki de isim verdiği için pişman oldu.
Biraz durdu ve dedi ki.
-Astsubayım bu konulara kafa yorarsan bu Ordu'da barınamazsın.
Ben de;
-Komutanım benim yaşadığım mahallede benim bir kaç yaş büyüğüm, yaşıtım ve bir kaç yaş küçüğüm olan arkadaşlarımın cezaevi görmeyeni neredeyse yok. Ben de liseyi İzmir Tire de yatılı okudum ondan dolayı cezaevi görmedim. Çorum'da okusam belki ben de cezaevine girerdim. Bir nesil mahvedildi. Bu nesillerin mahvolmasına katkı sağlayanlar nasıl gece uyuyabiliyor? merak ediyorum. dedim.
Tekrar bana;
-Bu konulara kafa yorma Ordu da barınamazsın dedi.
Ben de "burada ne kadar rızkım varsa onu yerim. Allah'ın dediği olur." dedim.
(O bilmiyordu ben hanımım başörtülü olduğundan "sakıncalı" personeldim)
Başkasına dönüp bir şey sordu. Konuyu kapatıp değiştirdi."